Pazar, Ocak 25, 2009

tubor

Karşınızda Turuncu Balık Or. Biz kısaca O'na Tubor diyoruz Mırmır'la. Yaratıcısı Pino Mino. Biz Tubor'u çok sevdik. Ve hatta uykudan önce hikayesi söyledik üzerine.

Teşekkürler Pino:)
*

Salı, Ocak 20, 2009

beklenti ve kapı


Bugün görüyorum ki dedi Teze, Orada kapı yoktur, o zaman neden varmak için çabalayayım oraya? Güldü Buruşuk Surat ve "bilmem" dedi Aksak Ayak belki kapının arkasındakini istiyorsundur.Bir gariplik sezdi hallerinde Teze ama bir şey demedi.


- Evet, kapının ardında istediğim bir şey var, hem de çok istiyorum ama gülecek ne var bunda?


Buruşuk Surat bir taşa oturdu, "Bir şey göründüğü gibi olmayabilir, Ona doğru yola çıkmalısın ki bunu anlayabilesin."


- İyi de bu zaman kaybı olmaz mı?


Teze, Buruşuk Surat ve Aksak Ayak Kapıyı bulmak için yola çıktılar ve günlerdir yürüyorlar. Teze artık yoruldu ama belli etmemeye çalışıyor, çünkü Buruşuk Surat ve Aksak Ayak onunla eğleniyor gibi görünüyor. Oysa benden yorgun olmalılar diye düşünüyor Teze.


Şef olmak istiyor Teze, bir mutfağın şefi. Keribe Mutfağının şefi. En iyi mutfağın. Orada kokular, tatlar ve dokuların envai çeşidini tadacak ve yenilerini yaratacak. Mucize gibi, sihir gibi.


Ama önce Kapıyı bulması lazım.Ve sonra kapının kilidini açması lazım. Çok zor dediler ama Teze dinlemedi.Yola çıktı. Ama galiba imkansız.


Yola çıkarken ona bir kağıt, bir kalem ve bir de harita verdiler, kapıya giden yolu gösteren. Haritada yazan her şeyi yaptı Teze. Bütün açıklamaları okudu, tabelaları buldu ve yolları takip etti.


Sonunda yolun başında durdu. İki tabela vardı. Birincisinde 'Kapıya buradan gidilir' yazıyordu. İkincisinde ise "Kapı tam karşındadır." Karşısında kapı falan görünmüyordu. Şaka mı bu?Bir tepenin üzerine doğru uzayıp giden bir yol, o kadar.


Teze'de bir taşa oturdu. Ne yapmalı şimdi. Olmayan bir kapıya doğru yürümeli mi, ya da en iyisi geri mi dönmeli?


" Geri dönebilirsin" dedi Aksak Ayak. "Böylece senden beklenenleri yerine getirirsin. İyi çocuk."


- Ama beklentileri karşılamak beni mutlu etmez. Benim beklentim bu değil çünkü.


" O zaman sen de yoluna devam edersin" dedi Buruşuk Surat. "Yola devam edersin ve kapıyı bulursun."


- İyi ama karşımda olması gereken kapı ortada yok. Ya kapı burada değilse? Ya hiç olmadıysa?

Hiç bir zaman Keribenin şefi olamayacağım.


"O zaman geri dön. Ve şef olmaktan asla bahsetme" dedi ikisi de.


- HAYIIR.. Kabul edebileceğim bir şey değil bu.


"Geriye yapabileceğin bir şey kalıyor"


Teze yolda yürüdü, tepeye tırmandı ve yukarıda durup etrafına bakındı. Kapı orada aşağıdaydı. Yolun tam karşısında . Kapıya giden yolun tam ortasındaydı tepe.


Kapıya kadar koştu Teze.




Cuma, Ocak 16, 2009

yaşam kullanma klavuzu




Neden bu kadar yalnızdım? Dünyanın en büyük sorunu olmasa da benim sorunuma sahip başka kimse yoktu. Anlaşılamıyordum. O zaman böyle hissediyordum.




Çocukluğun bitmesiyle sorular, sorunlar başlıyor. Bluğ çağında her insanın yetişkin dünyasına adım atmada, ilgiye, desteğe, yardıma, sorularına cevap verilmesine ihtiyacı vardır çocukken. Bu desteği yeterince alamayanlar 18-19 yaşlarında hayatları ile ilgili karar aşamasında büyük problemler yaşıyorlar. Kendini tanıyamama, anlayamama depresyona neden oluyor. Bu onarılmazsa lahana katmanları gibi problemleri artan sorunlu bir insan olarak büyür, sorunlu insanlar yetiştirir. Yanlış arkadaş, yanlış iş, yanlış eş ve bir yığın yanlış seçimle yok olup gidiyor.




Hepimizin diğerinin desteğine ihtiyacı var. Sadece çocukluktan yetişkinliğe geçişte değil, her yaşta ihtiyacımız var. İnsan olmamız nedeniyle, aynı yaşlarda benzer sorunlar yaşayabiliyoruz.


Her birimizin kendi için yarattığı çözümler, bir diğerimize de kendi çözümünü bulmasında yardımcı olabiliyor. Tüm bunları bilememekse insanı dünyanın en anlaşılamaz, yalnız insanı yapıyor.




Her insanın Yaşam Kullanma Klavuzuna ihtiyacı var. Herkes kendi yaşam merdivenini tırmanacak, kimse bunu onun yerine yapmayacak ancak nasıl adım atabileceği konusunda herkes biribirine yardım edebilir. Etmelidir de bence.
*



"Farklı görünebiliriz, ama aynı şeyleri hissediyoruz." Milly&Molly
*


not: resim stock.xchng'dan alınmıştır.


Pazar, Ocak 11, 2009

geçmişten bir gölge..


Kedila yeniden yürümeyi ve konuşmayı öğrenmeden önce nasıl biriydi? Dünyayı kafasının içinde yıkıp yeniden neden yaptı? Eski Dünya'da neler vardı? Buraya hangi yoldan yürüyerek vardı? Bu eski yazı, size bir fikir verebilir.


"Yalnızlığım Üzerine


Yalnızdım. Her şey haksızlıktı. Soğuktan donmak üzereydim. Kimsenin umrunda değildi. Sırtımdan kalbime doğru buz kristalleri yürüyordu, katılaşıyordu. Kendimi koruyamıyordum. Gözlerim, beynim zaten uyuşmuştu. Bilebildiğim her yolla yardım istedim, kimse duymadı. Aslında duyulabilecek bir ses de çıkmadı. Yalnızlık, başedemeyeceğim kadar fazlaydı.


Camekanın dışından bakınca, sahip olunabilecek herşeye sahip, şımarık bir kızdım. Kırgın, kızgın, küskün ama şanslı. İyi aile, iyi eğitim, iyi giyim. Bunlara sahip, yediği önünde, yemediği ardında... Daha ne istiyordum. Çok suçluydum. Suçluluk yalnızlığımın kaynağı ve kırbacıydı.


Uzaya kaçışlarım işte o zaman başladı. Bedensiz ben, sadece bir ruh bulutundan ibaret, renkli toz bulutllarının, meteorların, gezegenlerin, kara deliklerin -ki bunların sayısı oldukça fazlaydı- arasında amaçsızca dolaşıyordum. Çok üşüyordum. Ama o zamanlar buna aldırmıyordum. Kaçmak zorunda olduğum Onlar çok fazla, tehdit büyüktü. Kim olduklarını, ne istediklerini bilmiyordum. Sadece kaçmalıydım. Kaçmazsam bilebildiğim herşeyi kaybedecektim.Tıpkı hafıza kaybı gibi, bende bana dair bir şey kalmayacaktı.


Uzayda bağıramazsınız. Orada konuşamaz, ıslık çalamazsınız. Sese dair hiçbir şey yapamazsınız. Duyguların bir sesi, sesin de bir hacmi vardır. Biriktiği zaman azgın lavlara dönüşür.


Lavlar içimi yakıp kavuruyor ama dışarı çıkacak bir kapı bulamıyor, birikiyordu. Soğuksa sırtımda dolaşıyor, kalbime sızacak bir kapı arıyordu. Karşılaştıklarında canım çok acıyordu. Çok acıyordu. Bu yetmezmiş gibi Onlar da vardı. Üstelik bütün bu uzay camekanla sınırlıydı. Ve ben bunu henüz keşfetmemiştim.


Keşfettiğimde, yalnızlık önce çok büyüdü. Sonra plan yapmaya başladım. Artık Onların kim olduğunu biliyordum. Ençok şaşırtan, güvenip de yardım istediklerimdi, beni ısıtmalarını beklediklerimdi Onlar.


Dehşetim geçtiğinde kendimi duydum: Kafanı çalıştır, haydi çabuk ol, acele et, saklan, görünmez ol.


Saklandım. Sonra kapımı kapattım. Ağlıyordum ama üzüntümün nedenini bulamıyordum. İçimdeki ses aldırma ve kanma. Üzüntü geçecektir dedi. Artık soğuk yoktu. Şimdi ısınmayı öğrenmeliydim. Bunu çok önce öğrenmiş olmalıydım.


Uzay dünyadaki yerini almaya başladı. Tozbulutları dağıldı. Karadelikler benden kaçar oldu. Sırtım ısınıyor, lavlarsa bedenimde tek bir noktaya toplanıyordu. Kalbim sert bir kabuğun altında kaynayan tunç kazanına dönüştü. Artık kalbimi sadece tunçtan oklar fırlatmak için açıyordum. Ve kaçmıyordum.


Bozguna uğradılar. Kısa bir süre için. Ama benim de silahlarım vardı. Güçlüydüm. Ve yalnızlık başedebileceğim kadardı.


Ve oldu. Korktuğumdan daha kısa sürdü. Basit ve kesindi. Neredeyse bütün bunları anlamsız kılacak kadar. Neden daha önce değildi.


Sakindim. Fazla sakin. Kendimi bile şaşırttım. Nerdeyse eğleniyordum.Keskin bir bıçak gibiydi gülümseyişim.Başarmıştım. Ama sandığım gibi herşey burada bitmiyordu. Ya da mutlu yaşam buradan ayaklarımın dibine serilmiyordu. Herşey bitse de öfke bitmiyordu.


Anladım ki yalnızlığım için her şey bitti ve her şey başladı. Aynı anda. Yaşam ben adım atmadıkça hala aynı noktada."
*
not: resim devianart dan.

Perşembe, Ocak 08, 2009

bugün..


Bugün ben bunu yapıyorum. Portakallı tarçınlı kek yiyip, kahve içiyor ve Morrie'yi okuyorum. Şimdiden, şu andan ve beni buraya getiren her şeyden memnunum.
*
Bugün ben yaşıyorum. Nefes alıp veriyorum. Hareket ediyorum. Bütün duyularım rahat, sakin ve yeni deneyimlere hazır. Öğreniyorum.
*
Bugün ben teşekkür ediyorum. Şu an burada olduğum için. Yazabildiğim, okuyabildiğim konuşabildiğim ve herşey için.
*

Salı, Ocak 06, 2009






Dans et, bedenini tanımak için!


Müzik dinle, duygularını tanımak için!


Kitap oku, başka insanları anlamak için!


İzle, senin dışındaki herşeyi tanımak, anlamak için.



Çünkü, bir tane sen varsın ve senin dışındaki her insan, her şehir, her ülke, her kıta ,senin tarafından tanınmayı hakediyor.
*
Savaşlar var ve savaşın ortasında masum insanlar çocuklar. Acı çekiyorlar. Bunu yaşamalarını istemiyoruz, biz de yaşamak istemiyoruz.
Kendimizi ve çevremizi tanıyan insanlar oldukça savaşların olmasını engelleyebiliriz. Savaşlar çıkarlar yüzünden çıkar. Farkında olmak çıkar sahiplerini engeller, masum insanları kullanamazlar.
*
not: resim clipartof'dan.



Perşembe, Ocak 01, 2009

sevgi









Merak ediyordum iki şeyi geçen sene; Pino o güzel şarkıları nasıl ekliyor sayfasına ve ben kendi hazırladığım kayıtları nasıl blogumda yayınlarım? Başardımm.. Teşekkürler Pino:) Musicicons'la yapabildim.
*
Louise Hay'in kitabından sevdiğim bir bölümü, sevgi kuyusunu seslendirdim
*
Yılın ilk günününde herkesin kendini sevmesini diliyorum.
*
not: resim childrensillustrators'dan.