Pazar, Mart 22, 2009

günün kitabı


Yaşamı anlamlı kılabilmek için, onun her anından tat almak gerekir. Tat almak sağlık, mutluluk getirir bize. Kendi yaşamıma bir de bu kitabın penceresinden bakayım dedim, e,iyi de oldu.

Salı, Mart 17, 2009


Bu ufaklığın bizim ailenin bir parçası olmasını umuyorum:) Ne kadar güzel, değil mi?

Cumartesi, Mart 14, 2009

***


"Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibidir" diyor Ece. "Çıktıkça yorgunluğunuz artar, nefesiniz daralır ama görüş alanınız genişler."






Haftaiçi bazı günler Sunshine bize ders çalışmaya geliyor. Stajı bitti ama mesleği için gerekli olan belgeyi alabilmesi için vermesi gereken sınavlar var. Aralarda sohbet ediyoruz. Şimdimizi şekillendiren geçmişimiz, insanlar hep böyle miydi, neden? ama bu çok yıpratıcı vs..




İnsanlar hep böylemiydi? Fazla genel bir soru, şöyle genişletilebilir:




* Yeni bilgilere kapalı,


* Kendinden farklı olan herkes ve herşeye karşı toleranssız,


* Okumaz, araştırmaz, bununla gurur duyar,


* Çok bilmiş, en ve tek doğruyu bilir,


* herkes bu doğruya göre davranmalıdır ve bunun için herkesle çatışır,


* İstekleri ve yaptıkları çelişkili,


* Doğal değillerdir, sürekli planları vardır




Sıklıkla kendimizi kötü hissetmemizde etkili olan bu tip insanlar oluyor. İş yeri gibi, okul gibi birlikte yaşamanın zorunlu olduğu yerlerde küçümsenmekten, aşağılanmaktan ne kadar yorulduğumuzu düşünüyorduk.




İyi de onlar da insan.Ne farkımız vardı?




Cevap: eğitim.




Deniz Yıldızı bu yıl ilkokula başladı. İlkokulda veli olmayı öğrendik bu sene Sunshine la biz bu sayede. Öğrendik ki buradan başlıyor herşey. Kişilik, aile yapıları da etkili ama bir toplumda aynı kalıba sahip olmakta bir neden olmalı. Eğitimde bir garipliklik var. Çok garip.


Bebekliğinden beri kitapla büyümüş, okumayı da sökmüş artık kendi de okuyabilen bir çocuğa, okuyamıyor neden der öğretmen? Yazabilmesine rağmen yazısının ortasında sayfayı karalayıp ben yazamıyorum, öğretmen öyle diyor diye ağlayarak odayı neden terk eder çocuk? Öğretmen ne ister? Sınıfta vermediği bilgiyi, parasıyla mı vermek ister?Onun kafasını karıştırarak öğrenmemesini mi ister?. Muhtelif cevaplarım var daha, yazmayayım ben.


İkimiz de kendi çocukluğumuzda derslerle değil de daha çok öğretmenlerin yanlış tutumları, yaptıkları haksızlıklar nedeni ile yaşadığmız hayal kırıklıkları, depresyon ya da ruh sağlığımızı koruma adına boş vermelerimizi hatırladık. Eğitime gereğinden fazla mı anlam yüklemiştik? Biz hayal mi kuruyorduk? Zamanla öğrendik ki buralarda bunun bir değeri yok, eğitim istiyorsan bunu kendin becereceksin. Bir de bunca eğitimi aldıktan sonra,çok sayıdaki bu Tipler tarafından küçümseneceksin, buna göğüs germek için ayriyetten kendini eğiteceksin.


Yaşlanmak bir dağa tırmanmak gibi değil bu yüzden herkes için.Nefesi insanın başka şeylerle de tıkanıyor ama görüş alanlarında bir genişleme olmuyor. Üstelik yaşlandıkça gözleri daha bir görmez, kulakları daha bir duymaz oluyor. Yaşken bir eğdiler mi bir daha kolay düzelmiyor insan.
Harold'un deyimiyle Aklım yerimde mor kalemim elimdeyken ben kendimi eğitirim, dağa da tırmanır geniş geniş etrafımı bir seyrederim. Gelen varsa benimle hoşgelsin.
Amman, amman kimse bizi eğitmesin!
*
not:resim gogila'dan.



Çarşamba, Mart 11, 2009

çizgiler..

Bazen sizi engelleyen çizgiler gölgelerden ibarettir. Gelir ve geçer ışığın oyunuyla. Siz hep orada durduğunu ve ağırlaştığını sanırsınız. Gölge çoktan gitmiştir. Ama siz oradan gitmezseniz aynı saatte yine gelecektir. Sizse sırtınızdan hiç imediğinden yakınıp durursunuz. Gölge oyunudur bu.

Çarşamba, Mart 04, 2009

arkadaşlar, süprizler, resimler..

Her yeni gün, içinde yeni süprizler barındırıyor. Hergün aynı yollardan geçen ben bu sefer ne çok ilginç, güzel, şaşırtıcı şeyi görebiliyorum. Sadece pencere değişikliği manzarayı farkedilir kılıyor demek ki kimi zaman.


Cumartesi, bizim kızlar toplandık. Sunshine, Atlıkarınca, Nermin ve küçük canavarlarımız bizim evdeydik. Genel olarak işsizler ve iş stresi yaşanlar olarak temel konumuz, küçülmüş bütçelerimizle kültür açlığımızı nasıl giderir, sosyal yaşamımızı nasıl sürdürebiliriz? oldu.Çalışmış kazanmış ve her zaman bütçesinde kitap, konser, kurs vs geniş yer ayıran bizler yenimiz dar diye oynamayacak değiliz herhalde.

Fikirler havada uçuştu, kitaplar elden ele dolaştı, filmlerin birine bakıldı, öbürü bırakıldı. Sonunda hafiften bir şeyler şekillenmeye başlandı.

Çoğunluğu çocuklu olan bizler için en uygunu bir kaç haftada bir, birimizin evinde toplanmak. Böylece çocuklar güvenle ve dilediklerince oynayabilecekler. (Kudurabilecekler mi demeli aslında:) Böylece demlik demlik çay, dilediğimizi pişirip yemek, rahat oturup saatlerce sohbet.. Gel keyfim gel..

Film ve kitap günleri. Birlikte film izleyip üzerine konuşabilme keyfi. Kitap klübü gününü ilk defa İngiltereden Mektuplar Blogunda görmüştüm. Hoşuma gitti, aklıma yattı. Bakalım biz nasıl yapacağız? Aslında işin ucunda kitap varsa kesinlikle iyi geçecektir günümüz:)





Benim kitap klübü için ilk önerim Ayakları sıcak tutalım/Belda Öztürk. Ben bu kitabı çok beğendim. Her insanı diğerlerinden ayıran, kendine ait kuralları olan bir dünyası vardır. Orta dünyaya yakın ya da uzak). Bu kitap bir kendini tanıma, kendi duygularınla yüzleşebilme hikayesi. Aslında sizinde bu kitabı okumanızı isterim. Böylece kitap üzerine konuşabiliriz.

Merak edenler için: Ayakları sıcak tutalım/Belda Öztürk/ GOA Yayıncılık.
*
Bugün koca şehir merkezinde aradığım İş Bankası şubesini bulamadım:) Sorduğum herkes, buna banka çalışanları da dahil, bir öncekinin tersini söyledi ve sonunda ben dilim dışarıda, yürüyerek, semtteki tüm İş Bankası şubelerinin yerlerini ve isimlerini kesin ve net bir şekilde öğrendim.
Önceleri söylenirken, dur bir dakika dedim kendime. Bunun iyi tarafı ne? Nedir dedi ben bana.
1) İş Bankası şubelerinin yerini öğrendin.

2) Uzun bir yürüyüş yaptın.

3) Bir de yolda bu fotoğrafları çektin.





Kendimi oldukça iyi hissettim. Ne güzel bir gün oldu bugün.


Metro ne mucizevi bir yermiş meğer. Şimdilerde ne zaman binsem beni şaşırtan bir güzellik çıkıyor karşıma. Bu da onlardan biri. Metro penceresinden gökyüzü.

*
not: Arkadaşlar Paula Doherty'ye ait. Ayakları sıcak tutalım gogila'dan. Martılar ve pencereden gökyüzü Kedila'ya ait.
*
Hergün yeni bir gün.




Pazar, Mart 01, 2009

günün güzeli


Akşam Pamuk Prenses'in arabasıydı. Biraz önce tekrar balkabağı oldu :)